Benim Sitem

SÖZÜMÜZÜ UNUTTUK MU?

SÖZÜMÜZÜ UNUTTUK MU?


   Bundan çok ama çok önce hiçbirimizin vakayı tam olarak hatırlayamadığı ama bir sözün verildiğinin hatırlandığı bir zamanda ruhlarımız ezel meclisinde toplanmıştı. Orada tüm insanların ruhları mevcuttu. Cenab-ı Zülcelâl o gün ruhlara hitaben “Elestü birabbiküm?” yani “Ben sizin rabbiniz değil miyim ?” diye sordu. Ruhlarda “Bela, rabbimizsin” dediler. İşte biz de o zamandan beri Müslüman’ız. Evet, şimdi hatırladınız mı peki?

     Hiçbirimiz o anı, o zamanı tam olarak hatırlamamaktadır. Ama bu demek değildir ki o zamandan kalan her şey unutulup gitmiştir. Orada tüm ruhlar Allah’a sen bizim Rabbimizsin ve biz bu olaya şahidiz, demişlerdir. Bu şahitliği de mi unuttuk yoksa? Hayır, hayır! Unutmamıza imkân yoktur. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e (a.s) kadar her peygamber bu sözü, bu şahitliği ikrar etmişlerdir. Kelime-i Tevhit ile Allah’tan başka ilah olmadığını ve Allah’ın bizim Rabbimiz olduğunu hep dile getirmemişler midir? Cennet’ten geldiğimizi de unuttunuz yoksa. Hz. Âdem’in sol kaburga kemiğinden Havva validemizi yaratanı da mı hatırlayamadınız hiç. Bizi sulandırılmış toprakla yoktan var eden, en güzel kıvamda ve surette halk eden yüce yaratıcıyı nasıl unutursunuz. Hani sizin biz her şeyi biliriz edasıyla kükreyişiniz var ya, peki “Rabbiniz kim, yaşam gayeniz nedir?” diye sorulduğunda niye kükreyemiyorsunuz? Bilmiyor musunuz, yoksa bildiğinizi söylemekten mi korkuyorsunuz? Ben söyleyeyim isterseniz. Gerçeği dile getirmek zor geliyor size. İnkâr ederek yahut gerçeklerin üstünü örterek ondan uzaklaşmak istiyorsunuz. Bu sizin hayat felsefeniz oluyor bir zaman sonra. İnandığınız gibi yaşamayı bırakıp yaşadığınız gibi inanmaya başlıyorsunuz. Şahit olduğunuzu inkâr ederek, o sözü biz çoktan unuttuk diyerek; biz şeriatı istemiyoruz diyerek aslında dini reddediyorsunuz. Rabbini, verdiği sözü ve yaşam gayesini unutmuş insanlar gibi görünüyorsunuz. Bilakis, her şeyin farkındasınız, biliyorsunuz; ama inandığınız putlara dokunulmasından korkuyorsunuz. Biz, o günü de, Rabbimizi de, var oluş gayemizi de unutmadık. İki vaiz, bize devamlı telkinde bulundu; hatırımızdan çıkarmadık. Kur’an gibi konuşan vaiz varoluş gayemizi -“Ben cinleri ve insanları; ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” ayet-i kerimesini-hatırlattı; biz de tasdik ettik. Ölüm gibi susan vaiz ise “Ey, kardeşlerim! Dünya fanidir, Allah ise ebedidir; O âlemlerin Rabbidir.”diye bir ihsanda bulundu. Biz de “Amenna ve saddekna”diye lütufta bulunduk. Biz sözümüzü hiç unutmadık; unutturmayacağız da.

Anlayana davul, zurna, saz gerekmiyor değil mi?

Yusuf YILMAZ


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol